Anlaşılan o ki Lugano maçının yarattığı şok, henüz atlatılmamış. Sadece skor tabelasında yazılan puan kaybının dışında bir de kimlik kaybı var sanki. O Lugano maçı Beşiktaş’ın moralini bozmakla kalmamış.. Özgüven kaybının da ötesine taşmış… Dilim varmıyor ama söyleyeceğim: Beşiktaş’ın kimyası da bozulmuş.
Bu güvensiz, moralsiz, şaşkın ve dağınık Beşiktaş’ın bir de Bodo ayazında yer yer donmuş yapay çim zemininde fiziksel sıkıntıları da oldu. Topa hamle ederken ayağı kayan, dengesini kaybetmemek için çabalarken topu kaybeden, güvenli pas zinciri oluşturamayan Beşiktaş dakikalar ilerledikçe oyun heyecanını kaybetti. Lugano maçı, arada bir İstanbulspor tesellisi, Galatasaray karşısındaki ağır zayiat, dün de Bodo’nun 29. dakikada Gronbaek ile attığı golünde sanki kaybetmeye ve yenilmeye alışmaya başlamış bir Beşiktaş gösterdi bize.
Bu tespit çok endişe verici çünkü Beşiktaş dün yaşadıklarının ardından gelecek haftalarda da başka sıkıntılar yaşayabilir. Konferans Ligi’nden vazgeçtim, Süper Lig’de de sıra takımı olmak var.
Beşiktaş’ın dünkü oyunu futbolseverler için çok sıkıntılı tablolarla doluydu. Çok kolay top kaybettiler. Üç pası tamamlayamadılar. En dramatik olanı da Beşiktaş savunma dörtlüsünün atletik Norveç ekibinin peşinde sürekli açık vererek koşmasıydı. Nafile koşulardı bunlar. Bu savunmacıların ayarı bozulunca Mert’in de dağıldığını gördük. Siyah-beyazlılar için dünkü maç puan kaybının, oynayamamanın ötesinde müthiş bir değer kaybıdır. Beşiktaş için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bahar, gelecek sezona kaldı.
Burak Yılmaz’a sormak istediğim bir soru var. Sakatlıktan çıkan ve milli maçta iki gol atan Cenk Tosun ile oyuna niye başlamıyorsunuz? Cenk Tosun gole sıcak, Aboubakar ile uyumlu, takımına da sürekli heyecan veren bir oyuncu. Korkarım ki, son yarım saatlere kalan hevesi bir gün nane ruhu gibi uçabilir, dikkat.